40'lı yaşlarının başında olan Ahmet, beyninde bir tümör olduğunu öğrenecektir ve gerçekle hayalin birbirine karıştığı bir dönemde, toplum kargaşası içinde aşkla tanışacaktır.

Ahmet bir gece sevgilisiyle birlikteyken karısının ve küçük kızının trafik kazasında öldüğünü öğrenir. Umursamaz bir yapıya sahip olan Ahmet, bu korkunç olaydan etkilenmeden yaşamına devam etse de bir noktada hayatında büyük bir değişiklik yaşayacaktır...

Küçük bir Anadolu kasabasında hayat kendi halinde akmaktadır; yan hakemlik yapan Cemal maçları yönetmekte, Yasemin yumurta fabrikasında çalışmakta, Defne kasabadaki tezgâhında kitap satmakta, Doktor İrfan hastaları ile uğraşmaktadır... Göğünde iki güneş, üç tane dolunayı olan bu kasabada duvarların arkasını görebilen Cemal’in hayattan bir beklentisi kalmamış, üstüne çöken sıkıntıyla baş etmeye çalışırken nesneleri parmağıyla oynatabilen Yasemin’de kendine bir çıkış yolu arar. Fakat zamanı durdurabilen Defne bir süre sonra işlerin karışmasına sebep olacak, Yasemin’in ölümsüz patronu ise Cemal’in endişelerini gidermeye çalışan görünmez ilkokul öğretmeninin tavsiyelerini boşa çıkartacak şeyler yapacaktır. “Sen Aydınlatırsın Geceyi” bir takım olağanüstü özellikleri olan kasabalıların olağan sıkıntıları, endişeleri ve dertlerini anlatır...

Bir mahkûm, kızına kavuşmak ve kendisini affettirmek için gardiyanların eşlik etmesiyle memleketine götürülür, fakat öğreneceği trajik gerçek her şeyi mahveder.